14 Mart 2010 Pazar

Balzamin

Sen el kadar bir kadınsındır
Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
Bazı ağaçlara kapı komşu
Bazı çiçeklerin andırdığı
İş bu kadarla bitse iyi
Bir insan edinmişsindir kendine
Bir şarkı edinmişsindir, bir umut
Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
Saçlarınla beraber penceredeyken
Besbelli arandığından haberli
Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
Sevgili...


Cemal Süreyya'mdan...

13 Mart 2010 Cumartesi

Hasta olmak böyle bişi (bir şey)!

Bana hasta olmanın resmini çizebilir misin deseler; aha işte bu deyip çok affedersiniz elimin orta parmağını bi' güzel gösterirdim. Al çiz derdim pişmiş kelle gibi gülerken. (Şu an bu benzetmeyi kullandığım için duyduğum pişmanlığı nasıl geçireceğim, bilemiyorum.)

Öksürmekten boğaz denen şey kalmadı iki gündür. Al bunun da resmini çiz. Her doktora gittiğimde de bi' enteresan olay beni bulur ki sormayın gitsin. İlacı aldıran doktor kullanıp kullandırmamasını tahlilden sonra karar verecek. O zaman niye alıyorum ki? Hayret ettim yani. Bi' de başımın dönmesini yer çekimine bağlayan bi' doktor biliyorum ki evlerden ırak.

Bronşit olunca insan çok alıngan olurmuş. Bugün bunu da gördüm. Ve bizzat önüme atılan yemlerle karşımdaki insanın başının etini yedim. Haklı haksız aramıyorum ama zorla dürtüldüm. Neyse, neye nasip neye kısmet.

Hayırlı işler.

1 Mart 2010 Pazartesi

Çalışmak, iş falan...

Şu hayata bi' kuş bakışı yaptığımızda (kul yazmıştım yanlışlıkla, o da güzel olmuştu) genel olarak egolar denizinde can simidi ile yüzdüğümüzü görüyorum. Denizin dibinde bütün deniz canlıları falan...En çok korktuğumda piranalar. Ama sanırım piranalar denizde yaşamazdı. Neyse bunu araştıracağım. (araştırdım: büyük bi' bölümü denizde, geri kalanı da ırmaklarda yaşarmış. bence hiç yaşamasınlar). Can simiti olmasa sanki hepsi bi' anda önce bacaklardan başlayarak tüm vücudunu yiyiverecek gibi. En önemlisi de aklını. Benim de aklıma mukayyet olmam lazım ki bi' nefes daha alabileyim (burası olmadı gibi ama benim mekanım olduğundan istediğimi yazarım!)

Neyse. Aslında bu can simiti de abartılı duygularımıza sarıldığımız bi' tür araç. Alet-i edavat. Çok boktan olduğunu inkar etmek susuz da yaşabilirim diyecek kadar abartılı olur. Önemli bir gerçek: çok boktan. Kulağınıza küpe olsun!

Neyse. Bu çalışma hayatı da öyle. Bildiğin cadı kazanı. Yakın arkadaşın bile bi' süre sonra en uzağın olabiliyor. Neden? Çünkü egosunu tatmin etmesi lazım. Zorla öyle bir şey yaptırıyorlar. Bu nasıl bi' düzen diyeceğim ama arabeskin kralını yapmış olacağım. Bi' küfürlü bi'şey yazmak istiyorum. Dayanamayacağım: çok skimsonik işler :)

Bu piranalar kim derseniz; bütün iş yaşamı gediklileri (buraya daha ağır bi' şey yazmak isterdim ama neme lazım, borcumu ödeyene kadar çalışmak zorundayım). (biraz düşündüm de hep çalışmak zorunda olacağım sanırım. depresyona girmeye gidiyorum, elveda!)